Topuk dikeni; topuğun alt kısmında oluşan kemik üzerindeki kalsiyumun yer değiştirmesinden kaynaklanır; kalkaneus olarak adlandırılan topuk kemiği üzerinde küçük, kemikli çıkıntı veya küçük, düzensiz şekilli büyümelerden oluşan bir birikme olabilir. Topuk dikenleri bazen acı vericidir, nadiren topuğa bıçak saplanır gibi hissedilir ve diğer zamanlarda çoğunlukla topuk dikenin  etkisi görülmez ve yalnızca bir röntgen tarafından algılanır.

 

Topuk dikeninin belirtileri hakkında bilgi biraz sınırlı olduğundan çoğunlukla plantar fasiit ile karıştırılır. Topuk dikeni, topuk kemiği yüzeyinde ekstra bir çıkıntının oluşması durumudur ancak plantar fasiit topuk kemiğinin iltihabıdır; topuk kemiğinden, metatars (tarak kemiği) kemiklerinin başlarına kadar uzanan kalın bir bağ dokusunun yaşadığı sorundur. Bu bağ dokusu, ayağının altındaki kemeri destekleyen bir bağ oluşturur. Plantar fasiit üzerindeki gerginlik tahrişe, şişmeye ve bağın zayıflığına yol açar; bu da topuğun altında ağrı yaratır. Öte yandan, topuk dikeni sadece röntgen ile görülebilir ve onu çevreleyen dokularda iltihap oluştuğunda ağrılıdır.

 

Topuk dikeni, orta yaşlı erkekler ve kadınlarda görülür, ancak her yaş grubunda da bulunabilir. Topuk rahatsızlığı olan plantar fasiit hastalarının yaklaşık yüzde 70’inde röntgen ile bakıldığında topuk dikenlerine rastlanmıştır.

 

Topuk Dikeni Neden Oluşur?

 

Kemik oluşumu süreci, topuk sürekli aşınmaya ve yıpranmaya maruz kaldığında başlar. Bu durum çoğu sporcu, koşucu veya günlük olarak koşu, yürüyüş gibi egzersizler yapan insanlar arasında tipiktir. Plantar fasiit, topuğun kemiğini kaplayan zarın yırtılması veya zedelenmesi durumudur.

 

Topuk dikeninde; topuk çevresindeki dokular tekrarlayan hasar ve gerginlikten korunmak için, kemik oluşumunda uzmanlaşmış hücreler, incinen bölgeye göç ederler ve topuk dikenlerinin oluşumuna neden olan kalsiyumu biriktirmeye başlarlar. Topuk kemiğinin alt kısmındaki bu kalsiyum oluşumu tipik olarak aylarca devam eden bir süreçtir. Topuk dikeninin nedenlerinden bazıları şunlardır:

  • Topuk kemiğinde aşırı stres oluşturan anormal veya tek taraflı yürüme
  • Koşu, yürüyüş, topuğa basar çekilde yürüme; özellikle sert yüzeylerde
  • Özellikle uygun kemerli destek bulunmayan ve ayak şekline uymayan ayakkabıların giyilmesi
  • Aşırı kilo ve obezite

 

Topuk Dikeni Belirtileri

 

Çoğu zaman, topuk dikeninin belirti veya semptomları yoktur ve herhangi bir acı hissetmezsiniz. Bunun nedeni, genel inanca aykırı olarak, topuk dikeninin sivri veya keskin kemik parçaları olmamasıdır. Topuk dikeni, her adım attığınızda dokuyu incitmez, aslında kemik üzerindeki kalsiyum birikintileri vücudun normal kemik yapıcı mekanizmaları tarafından yerleştirilir. Bu da, diğer tüm kemikler gibi pürüzsüz ve düz olduğu anlamına gelir. Zaten topuk bölgesinde oluşan dokunun çevresindeki doku iltihaplanıyor, bu da koşu veya yürüyüş sırasında ortaya çıkan kronik topuk ağrısı gibi bir takım semptomlara neden oluyor.

 

Topuk dikeni ağrısının bir başka nedeni, stres alanı üzerinde bir yastık görevi gören kemiğin çevresinde oluşan yeni fibröz doku gelişimidir. Bu doku büyüdükçe bir sertlik oluşur ve topuk dikeninden daha fazla yer kaplar; böylece tendonların, sinirlerin, bağların ve destekleyen dokunun çevresindeki bölgeler rahatsız olur.

 

Topuk dikenlerinin neden olduğu ağrı, uzun süre oturduktan sonra ayağı kullanırken keskin bir bıçaklanma gibi hissedilir. İnsanlar bazen topuk dikeninin ağrısını, sabahları ilk ayağa kalktıklarında ayak tabanına saplanan bir iğne olarak tarif eder. Bu ağrı daha sonra dayanılmaz bir yoğunluğa ulaşır.

 

Ağrının nedeni genel olarak topuğun kendisiyle ilgili değil, onunla ilişkili yumuşak doku birikiminin sonucudur. İnsanlar genel olarak en yoğun ağrının; uzun bir süre oturduktan sonra ayağa kalktıklarında olduğundan bahsederler.

 

Balık Yağı

Omega-3 yağ asitleri, iltihaba karşı doğanın en güçlü araçlarından biridir. Omega-3 bakımından zengin gıdalar arasında başta balık yağı bulunur. Vücudunuzu ağrı ve tahrişten kurtarmak için günlük olarak omega-3 yağ asitleri bakımından zengin balık yağı tabletleri alabilirsiniz. Omega-6 aslında kötü değildir, ancak eğer omega-3 yağları olmadan büyük miktarlarda tüketilirlerse, kronik hastalıklara neden olan iltihaplanmaya neden olurlar.

 

Çoğu insan için günde 1000 miligram Omega-3 dolu balık yağı takviyesi yeterli olacaktır. Unutmayın, tüm balık yağları eşit değildir. Çoğu balık yağı çok işlenir ve kolayca okside olabilir çünkü omega-3 yağları çoklu doymamış yağlar içeri; düşük sıcaklık eşiğine sahiptir ve kolayca bozulup, kokabilir. Bu nedenle trigliserit formunda ve antioksidan etkisi olan astaksantin ve esansiyel yağlar içeren bir balık yağı takviyesi almak isteyebilirsiniz.

 

Alkali Diyet

Vücudumuzun iltihaplanmayı ve kalsiyum oluşumunu önlemek için uygun bir pH dengesine sahip olması önemlidir. Vücudun en iyi şekilde çalışması için pH dengeniz olarak adlandırılan uygun bir asit / alkalin dengesi sağlamanız gerekir. pH değeri 7 olursa nötrdür, bu asit baz ölçeğinin tam ortasındadır ve asidik veya alkalindir. Vücut kimyası çok asidik olduğunda birçok bozukluk ve hastalık gelişir.

Alkalin seviyesi çok yüksek olan bir beslenme sistemi, kemiklerin güçlendirilmesi için gerekli olan kalsiyumun emilimini zorlaştırır. Kemikler stres altında olduğunda, problemi düzeltmek için kemik birikimi formüle ederler. Sistem çok asidik ise, alkali olduğu için kalsiyum asidik bölgelere çekilir. Vücut aşırı asidi nötralize etmek için bir tampon olarak kalsiyum kullanır. Bu nedenle, vücudun yeterince uzun sürede aşırı miktarda asitliği osteoporoz ile sonuçlanır ve bu da kemiklerin zayıf ve kırılgan olmasına neden olur.

 

Çevrenizde pek çok asidite ve toksisite kaynağı olmasına rağmen, dengesiz pH’ın en büyük sebebi besinlerdir. Sorun; fazla asit almak yerine, yeterli miktarda alkalin gıdayı tüketmemektir. Meyve ve sebzeler potasyumdan zengin gıdalardır ve asitlik için doğal bir tampon madde olarak kullanılırlar. Çiğ yiyecekler, yeşil içecekler, limon veya limonlu su tüketmelisiniz. Öte yandan, işlenmiş gıdalar kan damarlarını sıkıştıran ve asidite oluşturan tonlarca sodyum klorür veya sofra tuzu içerir. Çok fazla hayvansal protein, kalsiyumdan zengin süt ve tahıllar tüketmek; aynı zamanda amino asitlerin parçalanması sebebiyle kanda sülfürik asit oluşmasına neden olur.

Sıcak Yağ Masajı

 

Sıcak yağ masajları ayağınız için oldukça faydalıdır; sık ayak masajları sıvı akışını artırır, iyileşme sürecini hızlandırır ve yara dokusunu parçalamaya başlar. Parmaklarınızı gererek ve ayak parmaklarınıza ve topuklarınıza masaj yaparak, yara dokusunu daha güçlü ve daha esnek doku haline getirebilirsiniz. Eğer topuk dikeni ağrısı varsa; az miktarda zeytinyağını ısıtın ve topuğunuza yedirerek masaj yapın. Sıcak yağ; özellikle hindistancevizi yağı veya zeytinyağı; topuklarınızı rahatlatır ve aşırı aşınmanın ağrılı etkilerinden korur.

Ayrıca uçucu yağların anti-inflamatuvar özelliklerinden dolayı; kekik yağı, gül yağı, biberiye yağı veya lavanta yağı kullanmakta da fayda vardır.

 

Buz

 

Buz; iltihaplı topuk bölgesinin ağrısını hafifletmeye yardımcı olacaktır. Topuklarınıza buzdolabı poşetine koyduğunuz birkaç buz küpü uygulayabilirsiniz. Bunlar birçok eczanede soğuk jel paketleri veya soğuk ayak sargısı olarak da satılmaktadır. Dondurucuda tutup,daha sonra ayak ve ayak bileği etrafında bekletebilirsiniz. Sargıyı 10 dakika açık bırakın, ardından 10 dakika tekrar sarın. Uyanıkken bu uygulamayı saatlik olarak tekrarlayın.

Başka bir seçenek, ayağınızı soğuk veya dondurulmuş bir su şişesinin üzerine koymaktır.