Lokman hekim ilaçları ve hayatı

  • SAĞLIK HABERLERİ
  • Lokman hekim ilaçları ve hayatı için yorumlar kapalı
  • 1.064 kez görüntülendi

Lokman hekim ilaçları ve hayatı

Lokman Hekim Efsanesi

Eğer Allah’ın emriyse ölüm ve bir gün mutlaka son bulacaksa hayat, ölümsüzlüğü aramak neden? Kimseye vermezken onu yaradan, Lokman hekim bulmuş mu ölümsüzlüğün sırrını. Lokman, tıp ilmine HÂKİM bir HEKİM, aynı zamanda sahibidir HİKMET’ in.
Dağ bayır demez dolaşır, bitkilerle konuşur, zikirlerinden anlarmış onların. Davut (a.s) zamanında yaşarmış, ilmini de ondan almış. Aynı zamanda Eyüp (a.s) ile de teyze çocuklarıymış. Bilinen şu dur ki hekimlerin piriymiş Lokman Hekim. İsrail oğullarına kadılık etmiş, onlara fetva vermiş. Davut(a.s) gelince ona ümmet olup fetva vermeyi kesmiş. Kuranda 31. sureye ismi verilmiş
Birçok ülke gezmiş, dolaşmış Adana’nın Ceyhan ve Seyhan nehirleri arasında Misis bölgesini görünce buranın güzelliği karşısında büyülenip bu topraklara yerleşmiş. Lokman Hekim seherde uyanıp bitkilerin zikrini dinlermiş. Hangi çiçek hangi zikri söyler, hangi hastalığa hangi zikir şifa verir bilirmiş. Topladığı bitkilerle ilaç yapıp dertlere dermen olurmuş. Lokman hekim yaptığı ilaçları yine kendi eczanesinde satar, hastalara Allahın şifasını sunarmış. Hasta olan biri eczanenin kapısından içeri girdimi onu iyi edecek ilaç rafta sallanmaya başlar senin şifan bende dermiş. İşte Lokman Hekimin hikmetiymiş bu.
Lokman 12-“Biz Lokmana hikmet verdik bize şükretsin diye”
Bir yandan hastalara şifa dağıtır bir yandan da hikmetli sözleri ile nefisleri tedavi edermiş. Oğluna verdiği hikmetli öğütlerle herkesi bilgilendirirmiş.
Ey oğul; Allah’a hiçbir şeyi ortak koşma. Çünkü şirk çok büyük bir zulümdür. Hikmet sahibi olmak istersen
Sözü doğru söyle
Emanetleri yerine getir
Lüzumsuz sözü ve lüzumsuz işi terk et.
Eğer İlim ile amel etmek istersen
Yemede, içmede boğazını tut,
“Hastalıkların anası çok yemektir” Hz. Muhammed (A.S)
Namazda gönlünü, halk arasında dilini, başkalarının evinde gözünü koru. Ulemanın yanında sesini kısık tut,
“Açlık ilaçtır, hastalık ise üst üste yemektir” Haris B. Kelbe
İki şeyi sakın aklından çıkarma. ALLAH ve ÖLÜM
İki şeyi hemen aklından çıkar. Başkalarına yaptığın iyiliği ve başkalarının sana yaptığı kötülüğü. Gemin TAKVA, yükün İMAN, halin TEVEKKÜL olursa umulur ki kurtulursun.
Ey oğul! Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak, toplumda gösteriş yapmak için sakın ilim öğrenme.
Sana nasihatim, Allah’ı zikreden insanlarla birlikte ol. Âlim olsan da ilminin faydasını görürsün. İlmin artar, ehil olursan sana ilim öğretirler. Allah onların rahmetinden seni de faydalandırır.
Allah’ı zikretmeyenlerden uzak dur.
Ey Oğul! Horoz senden daha mı akıllı ki, o her sabah seher vakti zikrediyor ama sen uyuyorsun.
Ey oğul! Seçilmiş kullara teslim ol ki onlar seni Allaha götürsünler. Yalandan sakın, bu senin dinini bozar ve insanlar arasındaki değerini ve makamını kaybettirir.
Kazaya rıza göster, Allahın verdiği rızka kanaat et. Sakın sabırsız olma, tövbeyi yarına bırakma. Çünkü ölüm ansızın yakalar. Sükût et, pişman olmazsın.
Helal lokma ye. Her işini Allaha teslim olmuş kullara sor. Onların meclislerine devam et, onların meclislerindeki hikmet nuru müminlerin kalplerini nurlandırır. Hata yaptığında tövbe et ve sadaka ver.
Eczacılığın simgesi (Tas ve Yılan)
Hastaların ümidiymiş Lokman Hekim. Eczanesinde kendi ellerinle ilaç yapar bu ilaç ile dermansızlara derman olurmuş. Bir gün Eczanesinin kapısından içeri çok hasta bir adam girmiş. Takatsiz ve dermansız hastalığının çaresini Lokman Hekimde aramaktaymış.
Altın nasıl ki ateşte saflaşırsa insanoğlu da bela ve musibetlerle yıkanır. Senede bir defa vücuttaki artık maddeleri dışarı atıcı şerbet içmek kadın ve erkek üzerinde bir vecibedir” Hz. Muhammed (S.A)
Ama hasta adam kapıdan içeri girdiği halde nedense rafta hiçbir şişe sallanmaz. Bunun üzerine Lokman Hekim “Senin hastalığının hiçbir çaresi yok, sen köyüne git ve orada dinlen” der.
Hani derdi veren Allah dermanını da beraberinde gönderirdi. Hiç dermanı olmayan dert var mıydı ki?
(Ma enzelallahü da en illa enzelallahü şifaen)
Allah her gönderdiği bir dert içinde bir deva göndermiştir. Muhammed (s.a.v)
Hasta adam ümitsizlik içinde oradan ayrılıp köyünün yolunu tutar. Artık hastalığı git gide artmış son günleri yaklaşmıştır. Açık havada dolaşıp günlerini böylece geçirmeye çalışırmış. İşte bir gün bir ağaç gölgesi bulup biraz soluklanayım derken karşısında bir Alaca İneğin otladığını görür. İneğin sahibi gelip hayvanını sağar, sütünden bir parçasını da ayırarak yılanlara rızk olsun diye tasın içinde bırakır. Sütün kokusunu duyan yeşil yılan süzülerekten gelir, tastaki sütü içer ve tasın içine zehrini akıtarak usulca çekip gider. Hasta adam bunu seyrederken bir yandan da çektiği acıları düşünür. Ağrıları dayanılmaz bir hal almıştır. Şu zehri içsem ve acılarıma son versem diye düşünür. Evet, bu onun için en iyi çaredir. Birden tastaki zehri içer ve beklemeye başlar.
“Zararlı şeyden az yemek, faydalı şeyden çok yemekten daha iyidir.” Hipokrat

Dayanılmaz mide bulantıları ile kusmaya başlar. Bir yandan karnında ağrılar hisseder. Şiddetli şekilde isal olmuştur. İçi temizlendikçe temizlenir, ağrıları hafifler ve iyileşmeye başlar. Anasından yeni doğmuş gibi tertemiz ve sapasağlam olur.
“Vücudunuzu temizleyiniz ki, Allah da sizi temizlesin” Taberani İbni Ömer
Doğru Şehrin yolunu tutup Lokman hekimin eczanesinde soluğu alır. “ Hani benim hastalığımın çaresi yoktu, hani beni iyi edecek ilaç yoktu. Bak sapasağlam oldum” der.
Bunun üzerine Lokman Hekim derki “ Herkes bilir ki Yüce Allah hastalıkları indirirken ilacını da yanında göndermiştir. Ama ben sana nasıl derdim ki kırlara gidip Alaca İneği bulacaksın, sütünü yeşil yılana içereceksin, onun zehrini tasa kusturacaksın ve o zehri de sen içeceksin diye. Şükürler olsun ki bunu yine “O” yaptı”
Bu rivayet sebebi ile tas ve yılan hekimliğin simgesi olarak günümüze kadar gelecektir.
Ey Allah’ın kulları, hastalarınızı tedavi ediniz, zira Allah-ü Teala hiçbir hastalık yaratmamıştır ki şifasını da yaratmış olmasın. Muhammed (a.v.s)
Lokman Hekimin Ölümsüzlük sırrı
Misis halkı bir gün Lokman Hekime gelip, “Sen hikmet sahibi bir hekimsin, bize ölümsüzlüğün sırrını bul” derler. Lokman Hekim bu güne kadar hiç bunu düşünmemiştir. Gerçekten ölüsüzlük var mıdır? Ebedi hayat nasıl bir şeydir? Varsa hangi çiçekte gizlidir? Diye düşünür durur. Dağ bayır demez dolaşır, çiçeklerle konuşur ama bir türlü ölümsüzlüğün ilacını bulamaz. Ama Allah ona hikmet vermiştir, mutlaka der mutlaka ölümsüzlük de vardır. Çünkü Allah her şeyi çift yaratıp zıttı ile kaim kılmıştır. Ölüm varsa ölümsüzlük de vardır. Yorgun düşüp ulu bir ağacın dibine çöküverir, gözleri kapandığı bir anda. “Ey Lokman senin aradığın benin, ben ölümsüzlüğün devasıyım” diye bir ses duyar. Arkasını dönüp baktığında orada duran bir bitki görür. Bitki ona “Evet, aradığın benim, ben ölümsüzlüğün çaresiyim” der. Hemen onu kopartıp ölümsüzlüğün ilacını yapar. Misise doğru yola koyulur ki Yüce Allah Lokmanın bunu bulduğunu görünce hemen Cebrail (a.s) seslenir.
-“Cebrail koş, ,Lokman ölümsüzlüğün sırrını buldu. Eğer bu sırrı insanlara ulaştırırsa halleri nice olur. Hemen Lokmanı durdur” der. Görevi alan Cebrail (a.s) Lokman Hekimin bulunduğu yere doğru koşar, Misis köprüsünde insan suretinde karşısına çıkar. Elinde ölümsüzlük sırrı ile koşturan Lokman Hekime çarparak elindekileri Ceyhan nehrine düşürür. Buna çok üzülen Lokman hemen suya atlar ama ne çare bir şey bulamaz. Ta ki sular azaldığında elindeki kitabın birkaç sayfasına buğday tarlalarında rastlar. İşte bu sebepten bu topraklar bereketli ve kutsal sayılır. Ve bu günkü tıbbın o bilgilerden devam ettiği rivayet edilir.
“Hekim, hasta, hastalık ayrılmaz bir üçlüdür. Hasta hekimi dinler, dediklerini uygularsa ikisi birleşip hastalığı yener. Çünkü iki kişi birleşirse tek kişiyi yener.
Hipokrat
Bakın hastalık için ne buyurmuş Bedi-üz zaman Hazretleri. “Hastalık bazıları için ehemmiyetli bir definedir. Gayet kıymettar bir Hediye-i İlâhiyedir, panzehirdir, acıdır ama kaç derde şifadır bilir misiniz”?
Şerrin kapıları hayırlara açılır bazen kıymet bilenler için.
Belki de boşuna aramıştır Lokman Hekim ölümsüzlüğün sırrını. Bazıları için ölümsüzlük Hak kadar gerçektir. Yunuslar, Hacı Bayram veliler, Mevlanalar öldü mü? Kim ölü diyebilir ki onlar için. Ölen yalnızca bedenlerdir. Âşıkların kalpleri ölmez.
Ve bir gün insan Aşk ile ölümsüzlüğün başka bir boyutunu keşfeder. Çevresindeki her şeyi fark eder. Gülün kokusunu, suyun lezzetini, güneşin sıcaklığını ve mevsimleri…
Kuşlar kadar özgürdür artık. Çiçeklerin kokusuna bezenip, yağmur kadar akıcı, su kadar berrak, ışık kadar hızlı olmayı öğrenir. Başkaları içinde bir nimettir artık o yaşadığı dünyada. Ölümsüzlüğü keşfetmiştir, sonsuz hızın sahibi, sınırsız gücün hâkimidir çünkü. Keramet ne çiçeğin dermanında ne de Lokman Hekimin sırrındadır, keramet kendindedir. “İnsan benim sırrımdır, ben insanın sırrıyım” der Yaradan. Yeter ki sırımı çözmeye çalışsın, beni bilsin, keşfetsin, bana âşık olsun der.
Ve Allan ebedi aşka erenlere sunar ölümsüzlük iksirini.

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.