AKIL HASTALIKLARI

  • PSİKİYATRİ
  • AKIL HASTALIKLARI için yorumlar kapalı
  • 1.520 kez görüntülendi

AKIL HASTALIKLARI

Akıl hastalıkları Melankoli Nedir ? Şizofreni Nedir? Paranoya Nedir?

Akıl hastalıkları doğrudan doğruya beyinle ve sinir sistemiyle ilgilidir. Bunlar en üzücü ve bazen da hiç çaresi bulunamayan hastalıklardır. Yalnız bizde akıl hastalığı sözü zaman zaman yanlış kullanılmaktadır. Sinir hastalıkları, ruhsal bozukluklar da akıl hastalığı sanılmaktadır. Bunları birbirinden ayırmak gerekir. Bunu bir örnek¬le açıklamak yararlı olacaktır. Cinnet getirmiş, yani bilincini kaybederek, çaresiz, bir akıl hasta- hanesine kapatılmış birine deli deriz. O gerçekten bir akıl hastasıdır. Fakat bir üzüntü, öfke vs. gibi bir dış etki yüzünden kederlenen, dertlenen, içine kapanan bir insan deli sayılamaz. Bu saydıklarımız bir sinir hastalığı olan psikasteni belirtileridir. Fakat psikasteni bir akıl hastalığı değildir.
Akıl ve sinir hastalıkları konusunda kendi kendimize karar vermemiz, kimine sinirli, kimine deli dememiz büyük hatadır. Toplumda yaşayan insanların hareketleri belirli kurallarla sınırlanmıştır. Bunların dışına çıkıp, aşırı gidenlerin anormalliklerine nelerin yol açtığını öğrenmeye çalışmayız. Kısaca biz yadırgadığımız, anormal bulduğumuz, aşırı saydığımız hareketleri «Delilik» diye adlandırırız. Gerçek akıl hastalıklarının, deliliğin bu tür şeyler olmadığını aklımızdan bile geçirmeyiz. Bu da çok yanlış bir tutumdur. Ayrıca deliliğin tam bir tanımını yapabilmek de çok zordur. Bu konuda ancak çok deneyimli bir sinir hekimi karar verebilir.
Akıl hastalıklarına beyindeki bazı bozuklukların neden olduğu bilinmektedir. Fakat her akıl hastalığının kesin nedeni de ortaya konmuş değildir. Yalnız son yıllarda vücut kimyasındaki değişikliklerin akıl hastalığına yol açtığına da inanılmaya başlanmıştır. Bazı akıl hastaları üstünde yapılan araştırmalar da bu iddiayı doğrular gibidir. Bu hastalara çok yüksek dozda B ve diğer bazı vitaminlerle madenler verilmiştir. Bir süre sonra hastalık belirtilerinin azaldığı ve hatta kaybolduğu görülmüştür. Bu alandaki araştırmalar devam etmektedir. Bir insanın hareketlerinde anormallik görüldüğünde ilk akla gelen akılca dengesizlik olur. Fakat bu insan şiddetli baskı, stres, üzüntü vb. yüzünden ruhsal bir bunalım geçirmekte ve böyle tepki göstermekte de olabilir. Bu durumda yapılması gereken o kimseyi doktora gitmesi için ikna etmektir. Tecrübeli bir sinir hekimi pek çok hastalığı çabucak anlar. Akıl hastalıklarıyla sinir hastalıklarını hemen birbirinden ayırt eder. Aileden biri anormal sayılacak hareketlerde bulunduğu için ağlayıp dövünecek yerde onu sinir doktoruyla karşı karşıya getirmek hem hasta hem aile için çok daha yararlıdır. Böylece hastalığın türü anlaşılır. Hastalık tedavi edilebilen türdense hemen buna başlanır. Hastalık evde tedavi edilemeyecek türdense veya tedavisi kabil gözükmüyorsa o zaman başka önlem alınır. Rahatsız olan kimse bir akıl hastahanesine veya sinir kliniğine yatırılır. Sinir kliniklerinde genellikle hem akıl hastaları hem de sinir hastaları için ayrı bölümler bulunur.
Akıl hastalıklarının türlü nedenleri bulun¬maktadır. Her şeyden önce vücudu şiddetle zehirleyen uyuşturucular hastalığa yol açabilirler. Alkoliklik de akıl hastalığına neden olabilir. Vücuttaki salgı bezlerinden bir veya bir kaçının fazla çalışması veya çok az çalışması da akıl hastalıkları yapabilir. Ayrıca frengi gibi hastalıklar da beyni, sinir sistemini tahrip ederek akıl hastalıklarına neden olabilir. Ancak, delilik de yine pek çok şey gibi bünyeye bağlıdır. Bir in¬sanın çıldırmasına yol açan nedenler, bir başkasını pek fazla etkilemeyebilir. Bazı akıl hastalıklarının da irsi yani soy çekimine bağlı olduğu söylenmektedir.
Akıl hastalıklarının türlü belirtileri vardır. Hasta durup dururken çok pis kokular duyar. Duygularda azalma olabilir. Veya duygular tam aksine çok güçlenebilir. Hastanın kulağına devamlı sesler gelir. Bazılarının gözlerinin önünde olmayan şeyler belirir. Bu korkunç hastalıkların daha türlü belirtisi vardır.
Bilincini, akli dengesini kaybetmiş bir insanın ne yapacağı bilinemez. Bu yüzden onun daima denetim altında bulundurulması gereklidir.
Akıl hastahaneleri de bu tür hastaları tedavi için açılmış yerlerdir. Ayrıca akil hastahaneleri, bu tür kimselerin toplumdan ayrılmasını, ayrı kalmasını sağlar. Bazı akıl hastalarının çok sakin olmalarına karşılık bazılarında aşırı saldırganlık da görülür. Yine aynı akıl hastalığının bir dev¬resinde sakin ve içine kapalı olan hasta, başka bir devrede haşin, saldırgan ve tehlikeli de olabilir. En başta gelen akıl hastalıkları Melankoli, Paranoya ve Şizofrenidir.

Paranoya:

Hezeyanlarla başlayan bir akıl hastalığıdır. Hasta gerçekle hiç ilgisi olmayan duygu ve düşüncelere kapılır. Örneğin kendisini bir kral sanabilir. Zengin olduğundan dem vurur. Yahut kötü biri olduğuna inanır. Cezalandrılacağından korkar. Hasta, herkesten kuşkulanmaya başlar. Her sözden başka anlam çıkarır. Her hareketin, işaretin, sözün, tavrın onun için apayrı anlamları vardır. Zamanla hastalık ilerler. Hasta, hiç kimseye güvenemez. Herkesin aleyhinde olduğunu düşünür. Kendisiyle uğraşıldığını zanneder. Canını yakacaklarından, öldüreceklerinden korktuğu için kendisini koruyacak önlemleri almaya kalkar. Gizlenmeye, saklanmaya yeltenir. Paranoya bazen devamlı olur. Bazıların¬da da hastalık zaman zaman ortaya çıkar. Has¬talık aylarca gözükmez ve birden tekrar belirir. Bir süre devam ettikten sonra kaybolur. Uzun¬ca bir aralıktan sonra yine belirir. Paranoya, tutturulan şeylere göre kısımlara ayırırlar. Bunlar büyüklük paranoyası, kıskançlık, paranoyası, aşk paranoyası gibi şeylerdir. Ancak türü ne olursa olsun paranoya ciddi bir akıl hastalığıdır. Paranoyası olan hastanın daima hekim kontrolünde bulunması gerekir.

Melankoli :

Melankoli de ciddi bir akıl hastalığıdır. Melankoliye yakalanan insan içine kapanır. Kederli, sıkıntılı, düşünceli ve karamsar¬dır, konuşmayı istemez, yalnız kalmayı arzular. Çok derin üzüntüleri vardır. Bu üzüntüler, hastaya büyük acı verir. Kendisi de dayanılamayacak bunalım geçirdiğini bilir. Hatta bu sıkıntıdan, üzüntüden kurtulmak için intihara bile kalkabilir. İşte bu yüzden hastanın daima göz altında bulunması gerekir. Melankolisi olan hasta başkalarına zarar vermez. Onun işi gücü kendisiyledir. Melankoli şiddetlenince de yine canına kıymak istediği de kendisidir. Hasta kendisini, değersiz, önemsiz, işe yaramaz bulur. Zaten içine kapanmış ve çevresinden uzaklaşmıştır. Yakınlarının, sevdiklerinin sözlerini de dinlemez. Bu hastanın daha melankolinin ilk belirtileri ortaya çıktığında sinir hekimine götürülmesi gerekir. Melankolisi olan hasta deneyimli, olgun bir sinir hekimi tarafndan tedavi edilirse iyileşebilir. Tedavi ne kadar erken başlarsa o kadar iyi sonuç verir. Doktor, hastaya gerekli ilaçları verirken bir taraftan da telkinlerde bulunur. Onun tekrar yaşama dönme¬sini, yaşamı sevmesini sağlamaya çalışır. Ayrıca melankoli geçiren hastanın oyalanabilmesi için hoşuna gidebilecek uğraşlar bulur. Hasta türlü el işleri ve benzeri şeylerle avunabilir. Doktorun telkinleri devam ettikçe de kendisine gelmeye başlayabilir. Fakat bütün bunlardan melankolinin hafif bir hastalık olduğu sonucunu çıkarmak da yanlıştır. Melankolisi olan bazı has¬talara evde bakmalıdır. Ama, her zaman durum böyle olmaz. Haçlara, telkinlere, uygulanan türlü yöntemlere rağmen iyileşemeyen melankolik hastalar vardır. Melankolinin bir akıl hastalığı olduğu unutulmamalıdır.

Şizofreni:

Akıl hastalıkları içinde en tehlikelisi sayılan şizofreniye Erken Bunama da denilmektedir. Şizofreniye vücuttaki hormonların fazla veya az çalışması, beyindeki bir bozukluk, vs. neden olur. Bazı doktorlar bu hastalıkta soy çekiminin rolü olduğunu ileri sürmektedirler. Hastalık melankoliyle başlar. Bu ilk haldir. Hasta üzgün, bitkin, düşüncelidir ve etrafıyla da tamamıyla ilgisini keser. Yani melankoli denilen hastalıktaki bütün belirtileri gösterir. Çok sessiz, sedasızdır ve içine kapanmıştır. Sonra hastalığın ikinci devresi başlar. Hasta birden tamamıyla değişir. Üzüntülü, dertli, sıkıntılı hali kalmamıştır. İçine kapanık hasta tam anlamıyla dışa dönük olur. Giyinir, süslenir. Kılığı dikkat çekecek kadar frapan olabilir. Heyecanlı heyecanlı konuşur. Olmayacak sözler eder. Herkesten daha fazla güler, gürültü eder. Hareketleri gitgide daha aşırı olmaya başlar. Bazı şizofreni hastaları şiddetten de zevk duyarlar. Dolayısıyla da çok tehlikeli olabilirler. Şizofrenisi olan hastanın akıl hastahanesinde tutulması gereklidir. Böyle bir hastaya evde bakılamaz. Bunu yapmaya kalkmak aynı zamanda tehlikelidir. Deneyimli bir sinir hekimi, şizofrenisi olan hastayı, akıl hastahanesinde gözetim altında tutar. Eskiden şizofrenide şok uygulanmaktaydı. Yapılan elektrik şoku veya kimyasal şok sayesinde iyi sonuçlar alındığı söylenmekteydi. Günümüzde pek şok tedavisi yapılmamaktadır. Bu tür hastalara ilaçlar verilmekte ve bu arada bazılarına ayrıca psikanaliz de uygulanmaktadır.
Bir insan bilincini kaybederek akıl hastası haline geldiği zaman kendisine yardım etmek gerekir. Bazı densiz kimseler, akıl hastalarına bakarak gülerler, onlarla alay eder ve eğlenirler. Bu durum daha çok olgunlaşmamış, sorumsuz ve acımayı bilmeyen kimselerde görülür. Her hastaya olduğu gibi akıl hastalarına da acımak, kabilse onların tedavi görmelerine yardımcı olmak gerekir. Bir delinin haline gülen kimse, bir akıl hastahanesini gezecek olsa yaptığından pişman olur ve bir daha bu tür bir şeye kalkışmaz. Bir köşeye büzülüp oturmuş, içine kapanmış bir akıl hastasının çektiği azabı kim bilebilir? Veya kriz geçirip saldırdığı için deli gömleği giydirilen yahut hücre¬ye kapatılan bir hastanın neler hissettiğini bilmeye imkan var mıdır? Bütün bunları düşünerek akıl hastalarına şefkat göstermek, yardıma çalışmak gerekir. Akıl hastaları, yasalara göre yaptıklarından sorumlu sayılmazlar. Yani onlar bir bakıma göre çocuk, hem de ne yaptıklarını bilmeyen çocuklara benzerler. Bunu hiç bir zaman unutmamak gerekir.

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.